YAHYA KEMAL BEYATLI

 

AKINCI

Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi sendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle...

Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan.
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.

Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arsa kanatlandık o hızla...

Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hala o kızıl hatıra titre gözümüzde!

Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi sendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!                       
                                                     

Bir Başka Tepeden

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.


İstanbul'un Fethini Gören Üsküdar

Üsküdar, bir ulu rüyayı görenler şehri!
Seni gıbta ile hatırlar vatanın her şehri.

Hepsi der: "Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?
Bizim İstanbul'u fethettiğimiz mutlu günü!"

Elli üç gün en mehabetli temaşa idi o!
Sanki halkın uyanık gördüğü rüya idi o!

Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatıradan;
Eli üç günde o hengame görülmüş buradan;

Canlanır levhası hala beşer ettikçe hayal;
O zaman ortada, her saniye gerçek bir hal.

Gürlemiş Topkapı'dan bir yeni şiddetle daha
Şanlı namiyle 'Büyük Top' denilen ejderha.

Sarfedilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,
Karadan sevkedilen yüz gemi geçmiş Haliç'e;

Son günün cengi olurken ne şafakmış o şafak,
Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,

Görmüş İstanbul'a yüz bin meleğin uçtuğunu;
Saklamış durmuş asırlarca hayalinde bunu.

Rindlerin Ölümü

Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şirâz'ı hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.


Siste Söyleniş

Birden kapandı birbiri ardınca perdeler...
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler?

Son zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden
Firûze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden?

Benzetmek olmasın sana dünyada bir yeri;
Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri.

Bir devri lânetiyle boğan şâirin Sis'i,
Vicdan ve rûh elemlerinin en zehirlisi,

Hûlyâma bir ezâ gibi aksetti bir daha;
- Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! - O beddua

Hâyır bu hal uzun süremez, sen yakındasın;
Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.

Sıyrıl beyaz karanlık içinden, parıl parıl
Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl

Hüznün ferahlığın bizim olsun kışın, yazın
Hiçbir zaman kader bizi senden ayırmasın.